11 Kasım 2008 Salı
Elim Sende
ama o beni dinlemedi
'elim sende' dedi..
ve gitti..
sonra anladım ki ben bu gidişin üzerine;
ne zaman küçülürsen
ne zaman ihtiyacın olursa gitmeyecek birilerine
hep giderler..
onlar giderler ve sen gidenin ardından bakakalırsın,
o gittikçe sen büyürsün
ne kadar uzağa giderse senden
her ne kadar bilsen de 'eli' sende
o kadar büyürsün.
ve o kadar da yalnızlaşırsın belki de..
işte bu yüzden ben de
hep gittim..
bilinsinki elim..'elim sende'..
dün gece rüyamda
güleç yüzlü, kaytan bıyıklı, elinde eldivenleri olmayan bir adam
omzuma dokundu..
dediki bana: 'elim sende'
karşılaştığın bütün kapalı kapılardan hakkını iste,
çünkü benim elim, 'elim sende'..
her ne kadar kırılmış olsa da pusulalar;
güney hep güneydedir, kuzeyse hep kuzeyde..
mevsimler hep ters gelse de
zamanlar hep sona erse de
bilinsin ki
nesillerce çürütülmüş tüm cinnetlerde,
kuzey hep kuzeydedir, güneyse hep güneyde..
9 Ekim 2008 Perşembe
başlıksız
meine geliebte tochter;
1- karsıdan karsıya gecerken, sana yeşil ışık yanıo bile olsa mutlaka sağına soluna bak, çünkü arabalar kendilerine kırmızı ışık yansa bile seni ezmeye çalısabilirler. ama eğer arabayı kullanan sensen sana yeşil ışık yanıo bile olsa, kırmızı ışıkta geçmeye çalışanlara dikkat et.
2- yolda yürüken sigara içme.
3- sana bi haksızlık yapıldığında kendini savunma ama başka birisine bi haksızılık yapıldığını gördüğünde sakın susma, onu sonuna kadar müdafa et.
babamın manifestosundan yola cıkarak,
1- insanlardan kendimi korumayı ve insanları kendimden korumayı öğrendim.
2- sigaranın sağlığa zararlı olduğunu ama 3. kişiler görmediği sürece kendime dilediğim kadar zarar verebilmeyi öğrendim.
3- mesleğimi seçtim.
adını, saatimin kayışına tırnağımla kazıdım
çünkü burada ne başı göklerde ulu bir çınar
ne de ucu sedefli bir çakı var..
Nazım Hikmet
25 Eylül 2008 Perşembe
zaman, mekan ve çocuk(luk) sorunsalı
ben sadece bi insan(ı) görmeye çalışmıştım.. insan görünümündeki bir varlığın içindeki insanı.
bazı şeyler oluyor, bazı şeyler başlıyor, bazı şeyler bitiyor, bazı şeyler öl(dürül)üyor,bazı zamanların sonuna geliniyor ve ben hiç birini umursamıyorum. neden peki? bu ruhsuzluktan korkmalı mıyım? neden hiçbir şey bu kadar da umrumda deil?
belki de büyüyorum.. ya da belki de, sadece üşüyorum.. hayatın gerçekleriyle yüzleştikçe üşüyorum, üşüyorum..
pies: Büyümek dedikleri aslında hep bu korkunç boşlukta hep üşümektir, hep üşümektir... Hep üşümek... Hep üşümek...
3 Eylül 2008 Çarşamba
pandora ölsün
ağlamak istersin bazen ama ağlayamazsın bir yumru gelir sıkar boğazını. titreyerek uyanırsın uykulardan, tedirgin, ürkek, ne(y)den korktuğunu bilmeksizin, sadece bi ürperti.. ya da sanrısı.. sanrıların vardır evet, bazı zannetmelerin, yolunu değiştirmek istersin kurtulmak istersin tüm zan(lı)lardan."ben yolumu değiştirdim" desem 41 kere, değişir mi acaba? tüm yollar nereye cıkar? bir rüya olsa, korkmadan uyansan, hayat bu kadar da basit deilmiş desen, sadece bir rüyaymıs desen.. bir tavsanın dişleri arasıdan cekilen (iyi) niyet misali, hayat gercekten bu kadar garip bir yer mi?? süslü bir hediye paketini açıp içinden çıkan boşluğu izlemek, koca bir boşluk, koskocaman bir boşluk.. anlamsız.. anlamsızlık.. yüklenen anlamların anlamsızlığıyla yüzleşmek.. tüm iyiniyetlerini doldurup o paketin içine atmak gerekir sonu olmayan bir kara delikten aşağı.. ki bi daha çıkamasınlar. (dinlemek lazımdı hermes'i..)
"bazı şeyler olur, bazı şeyler olduğu için bazı şeyler ölür. hiçbirşeylereyse hiçbişey olmaz.. ben o hiçbişeylerimi arıyorum.."
bir nevi pandora